z-girerken_cik_mesaj htmlkodlar.net


Buraya Tıklayarak Email Atabilirsiniz

GOOGLE SITE


Get your own Chat Box! Go Large!
Aramak İstediğiniz Kelime(ler)

KoMeDiYe Menü


Neunkirchen


 
bilmeceler
arkadastan aldım hikayeler
önemli günler
sarkılar
güz ve haftalar
fıkralar
siirler
komik resimler
türk bayrağı
Oyunlar
Televizyon İzLe
forum
tekerlemeler
günün fıkrası
hikaye
arsiv
blog kogorüleri
blogcu
karısık gibi siirler
bir cok sey
MSN SARKILARI KOMİK SEYLER
oturum ac
web site olusturma
sesli karısık seyler
Ne zaman Öleceksiniz?
msn arkadaş arama motoru
msnden arkadaşlarla arkadaş ol
sohbete başlama yeri
Karışık şeyler
Baris Manco
sitene kod ekliceksen kodunu tespit et
calar
hesap makinesi
Sözlük
sitenizin ismini google renkleriyle yazın
g data vürüs programı
daracula vürüs temizleyicisi
msn kimse acık dilse bak
 

cep telefonu cep telefonu

arkadastan aldım hikayeler

                                   DÖRT MEVSİM MASALI
Bir zamanlar Toprak Ana, evinde yalnız yaşıyormuş.
Yalnız yaşamak zormuş, bu yüzden canı çok sıkılıyormuş. Bir gün kalkmış, gök kralına misafirliğe gitmiş. Sarayın kapısına varınca, gürültülerpatırtılar duymuş. Kapıdaki nöbetçiye, “bunların ne olduğunu” sormuş― Ne olacak, demiş. Mevsim kardeşlerin gürültüsü. İkisi kız, ikisi oğlan dört yaramaz çocuk var. Kavga edip duruyorlar.
Toprak Ana :
― Onları bana gönderin, demiş. Ben yalnızım, biraz da benimle otursunlar. Nöbetçi Toprak Ananın isteğini krala söylemiş. Kral da “Peki” demiş. Toprak Ana bunun üzerine evine dönmüş, mevsim kardeşleri beklemeye başlamış.
Önce en küçük kardeş gelmiş. Pembe, beyaz saçlı, güzel bir çocukmuş. Toprak Anaya :
― Benim adım İlkbahar, demiş. Size ufak bir armağan getirdim.
İlkbahar, çantasını açmış, çantasından tomurcuklanmış dallar, renk renk çiçek demetleri, cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar çıkarmış.
Çok geçmeden ikinci kardeş gelmiş. Tombul, kırmızı yanaklı bir kızmış. Adı da Yaz’mış. Kardeşine :
― Haydi çekil bakalım, bak, ben geldim, demiş. Sonra po da çantasından çilek, kiraz, şeftali, erik gibi meyveler çıkarmış, bunları Toprak Anaya sunmuş.
Derken üçüncü kardeş gelmiş. Sarı sapsarı bir çocukmuş. Toprak Ana’ya :
― Ben sonbaharım demiş. Yalnızlığı, sessizliği çok severim, demiş. Sonra da kuşları kovmuş, her yeri sarıya boyamış. Ortalığa bir sessizlik çökmüş. Tam bu sırada dördüncü kardeş gelmiş. Çiçekleri, meyveleri dağıtmış, cebinden beyaz bir su çıkarmış, bu suyla her yeri beyaza boyamış. Bir yandan da ― Benim adım kış, benim adım kış diye bağırıyormuş.Dört kardeş de Toprak Ananın evinden gitmek istememiş. Kavgaya tutuşmuşlar. Ortalık alt üst olmuş. Toprak Ana kızmış :
― Beni dinleyin, demiş. Ya sırayla gelin, evimde üçer aymisafir kalın, ya da çekilip gidin. Hepinizi birlikte istemiyorum.
― Bunun üzerine mevsim kardeşler düşünmüşler. Aralarında anlaşıp Toprak Anaya, “peki” demişler. İşte o günden beri sırayla geliyor, Toprak Anada üçer ay misafir kalıyorlar.

                              2. hikaye

Bugün Eve Geldim Ve Odama Gittim Birde Ne göreyim !! Bilgisayarımı açık unutmuşum.Hemen fişini çektim.Ama fişi çektiğim anda bilgisayar yanmaya başladı. Sanırım kaçak yapmıştı elektrik , bilgisayarım kullanılmaz hale gelmişti. Hemen yetkili servisleri aradım. Biraz geçte olsa sonunda geldiler. Sorunun nasıl başladığını sordular. Bende olayın nasıl olduğunu ayrıntılı bir biçimde anlattım. Adam birden yüzüme tükürdü ve şöyle dedi: "Bilgisayarın nasıl kapatılacağını bilmiyorsun , neden alıyorsun o zaman?". Bende üzüntülü üzüntülü dönüp anneme baktım. Annemde bilgisayarın yandığı için bana kızgın kızgın bakıyordu.Çok korkmuştum. Ve babamı aradı. Babam haberi alır almaz , çok sinirlendi ve hemen eve geldi. Ve tokatı yapıştırdı. Hayatımdaki en kötü anı o zaman yaşamıştım. Bana internet yasağı koydu. Sonra yeminler etmeye başladım ama dinlemediler. Ben yeminler ederken annem bayıldı çok korktum. Hemen hastaneyi aradım ve evimize ambulans geldi. Neyse hastaneye gittik işte doktorun bir deli olduğunu öğrendik. Hemen oradan ayrılarak en yakın hastaneye gittik.İleriki mahallede deprem olmuştu hastane tıklım tıklımdı. Annem Çok Kötüleşmişti Artık Bir Çözüm Bulmak Gerekiyordu. Hemen bulunduğumuz yerden özel bir doktoru aramaya çalıştık. Ama telefonlar kilitlendiğinden doktora ulaşamadık. Ordan Bİr Teyzenin Oğlu Doktormuş Çok sevindik Ama Sevincimiz Kısa Sürdü Telefonun şarjı bitti.Sonra telefonu satıp kulubeden iletişime devam ettik.Ama Ne Dersek Boş Yine O ses
'aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor'. Derken yolda giden bir köpek gördük sonrada köpek koşmaya başladı bizde takip edek dedik.Meğersem yavrularına yemek götürüyormuş. Sonrada birden gökyüzünden küçük bir ışık belirdi daha sonra birden büyüyerek 2 mahalle öteye düştü gök taşı olabilirdi.Az daha kafamıza düşüyordu.Sonra birden etraf beyaz bi efekte büründü ne ayak diye bakmaya gidiyorduk. Bir yandan merak ediyor,diğer yandan korkuyorduk..Beynimiz ve hayal gücümüz son hız çalışıyordu.Birden bire ne yapacağımızı bilemedik önümüzde ince uzun ve karanlık bir yol vardı öte yandan arkamızdan gelen küçük bir fare gibi bi cisim vardı acaba neydi?? Bu cisim üzerimize atladı.Hepimiz kaçarken zavallı annemin üzerine geldi ve anacığımın yüzünü gözünü delik deşik etti.Meğersem kızıl derililer şehri basmış her yana ok fırlatıyorlar,bizde hemen bir çuvalın içine girdik. O anda herkes kaçışıyordu.Daha sonra bir apartmanın içine sığındık.Tam o sırada merdivenlerden birileri iniyordu. Merdivenlerden inen bir doktordu.Hemen annemin yüzüne pansuman yaptı.Bu kadın iflah olmaz dedi.Kızıl derililer bulunduğumuz apartmanın kapısını zorluyorlardı.Kızıl derililer apartmanı ateşe vermeye karar verdiler,annem itfaiyeyi aradı.İtfaiyeyi aradı ama ulaşamadı çünkü herkes GS nin şampiyonluğunu kutluyordu.Gs li kızılderililer aslında şampiyonluğu kutluyorlarmış.Maksatı bize zarar vermek değilmiş. Annem Galatasaray'ın Maçı Yendiğini Duyunca Kendine Geldi.Ailecek bizde onlara katıldık. Ama aralarına beyazız diye bizleri almadılar. Bizi kovalamaya başladılar hemen bi minibüse atladık ben sürüyordum minibüsü çok hızlı sürüyordum. Taşlıtarla istikametine gittim ve minibüste ayakta durmak mümkün değildi. Sürekli bir yerlere çarpıyorduk.Kollarımız mosmor olmuştu eve geldiğimizde pc başına oturduğumuzda bütün ağrılarım gitti.Bedava-siteme girdiğimde mistanbul 'un mod olduğunu gördüm.Sıradaki modu merak ettim meğersem tasarimedia imiş.Sonra yeni bir güne uyanmak için Pc kapatıp uyudum.Radyoda şu şarkı çaldı:’’Biir çok sıkıldım , İkii yerim çok dar , ooo senden çok var…’’

                                          süper hikaye

Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler.

Yaşlı bey huzursuzlanmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.
"Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince.
Yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün
onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.
Adam buruk bir sesle

"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" demiş.

                                        hikaye 4.

Zaman ve insanlar sizi nerde ve ne zaman ne şekilde ziyaret eder bilemezsiniz. Doğru olduğunuzu sandığımız yerdeyken bir bakmışsınız boyut değiştirmişsiniz. Bazen hayatın gösterdiği yoldan, bezen de dünyanızın kendi inşa ettiği yoldan gidersiniz. Bize kendimizi unutturan her duyguyu mucizevî görmeye başlarsınız. Sanattan tutunda aşka kadar…
Yaşanılan o an için güzel olsa da öyle anlar gelir ki, yanlış anlar olarak nitelendirilir. Hayattan haz almak için biraz aç olmanız gerektiğini unutmayın. Tok insanla, aç insanın yemekten aldığı hazzın aynı olmadığı gibi….
Yaşamımızda ki sorular cevaplarını buldukça yerine yeni sorular eklenir. İnsan güzel olduğu kadar ilginç bir varlık! Bazen fazla sevinçten bile ürkebiliyor. Hüznü bir anda yerleştire biliyor göğsüne… Hayat ne çok değerle harmanlı, çünkü hüzün bunlardan biri sadece… Mutlu olduğunu bile bazen kendisine bağlayamaz, tanrının kendisine gülümsediğini düşünür. Sisler içindeyken belki birden bol ışıklı bir güneş görmek bizi şaşırtıyor olabilir. Rüyamı görüyorum dediğiniz anlar olmuştur eminim! La Bruyere`nin yorumuyla yaşam; dünyada insan için üç şey vardır: Doğmak, yaşamak ve ölmek. Bazıları doğduğunu hissetmez, ölmekten korkar ve yaşamayı bilemez…
Aslında en zor şey düşünmektir. Çünkü edindiğimiz alışkanlıkları uygulamak kolayı seçmektir. Düşündüğümüzü uygulamak daha zor ama daha doğru olandır. Bir kitabın arka sözünde şu sözler yazıyordu: "Yüreğimizin sesinin bize fısıldadığı değil, hayatın sırtımıza yüklediği senaryo hayatları yaşıyoruz." Ve umut hayatın vazgeçilmez ilacı içinde şu yorum yapılmış: "Umutsuzluklar otomatik kapılara benzer, ancak üzerine gidildiğinde açılırlar ve size yol verirler." Var oluşun anlamını sorgulayıp ne geçmişi ne geleceği yargılamadan içinde bulunduğumuz anı yaşamak hayatın lezzetini artırır. Yaşadıklarınızın üzerine gölge düşürmeden yaşamak bence en güzeli…
"Bu dünya bir ağaca benzer, bizde bu ağaçta yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz" der Mevlana. Gerçekten öyle bir bakışta olmasa da bir insan için az çok ön izlenim oluşur. Bu bir meyvenin ham ya da olgun olduğunu görebilmek gibi…
Kısaca hayat bir oyunsa istediğimiz kartları belki elde edemeyiz ama oynamak elimizdedir.
Asıl düşüncem hayatın sizi mutlu etmek için uğradığı anları ertelemeden yakalayın zaman geçtiğinde keşkeler ifadesizdir. Keşkeği bence sözcük hazinenizden kaldırın…
Yaşam anda yaşanırsa değer kazanır… Her zaman güzellikler kapınızı çalmaz unutmayın…

Uzanıp yaşamın yalnız adalarına bir dokunun içinizde...
Evinize yüreğinizdekilerle dönün ve düşünün;
Kayan yıldızlar yaşamda gerçekleştirdikleriniz olsun.
Gerçekleşmeyenlerde yaşamın kara delikleri...
Zaman bırakın onları da...
Şimdi dönün yağmura, rüzgâra, yüzünüzü ıslatın, savrulun olabildiğince ve sakladığınız ne varsa yaşamın içinde acı olan her şeyi atın, atın içinizden ve arının kendinizde... Yaşamla yıkayın kendinizi!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol